Bir ayı daha devirdik. Maşallah devire devire ilerliyoruz. Hep diyorum ya sonu bari güzel olsa, devirdiğimize değse. Ama ne acı ki varacağımız yer pek de matah sayılmaz. Ömür bitmiş ne olsun! Devire devire geldik bir kerede devrilip gideceğiz.
İşte bu günlerdeki psikolojim bu!
Bakıyorum ki öyle döngülerin içinde savrulurken; tekrar tekrar aynı şeyleri yaşarken, ömür bitmiş haberimiz yok!
Yemin ediyorum hiç birimiz olayın farkında değiliz. Fark etsek inanın dünya bambaşka bir yer olur. Hem kendimizi hem başkalarını bu kadar üzmeyiz. Yine çalışırız, yine çabalarız, yine koştururuz ama dünya malına, dünya olayına bu derece kendimizi kaptırmayız. Önce ben deriz. Huzurumuzu bozan bozacak olanları olabildiğince uzağımıza koyarız, ya da koyamıyorsak ruhumuza sirayet etmesine engel oluruz.
Ve biliriz ki ömür çok kısa! Bir bakacağız sular seller gibi akıp gitmiş. O zaman kendi kendimize soracağız; hani ben bol bol gezecektim, hani ben bol bol sevecektim, hani ben bol bol gülecektim, hani? Hep yarına bırakmışız. Hep ertelemişiz. Hep bekletmişiz. Ama gel gör ki bitti gitti işte, su gibi!
İşte o nedenle –bunu önce kendime sonra size söylüyorum- sakın ha sakın olayları abartmayın. Bırakın yanınızdan aksın gitsin. Güzellikleri ise asla ertelemeyin. Bol bol gülün; hayatla dalga geçin, hiçbir şeyi gereğinden fazla ciddiye almayın. Ve imkân bulduğunca sevin! Ama her şeyi; ağacı, hayvanı, toprağı, çiçeği, böceği, gönlünüze gireni bol bol sevin!
Bu aşamada sözü Behçet Necatigil’e bırakıyorum:
Sevgilerde
“Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.”
Peki sektör ne âlemde; geçtiğimiz ay neler mi oldu, kimler ne aldı, kimler ne sattı, yeni bayiler mi açıldı, kim açtı, bunları merak ediyorsanız, o da dergimizin sayfalarında.
Son söz baştakiyle aynı; güzel şeyleri yarınlara bırakmayın!
Hoşçakalın