Türkiye’deki büyük potansiyelin sanıyorum bir tek biz farkında değiliz! Dünya markaları Türkiye’ye gözünü dikmiş durumda. Yıllardır süregelen yatırım iştahları hiç azalmadı ülkemize yönelik. Biz gazeteciler olarak sektörde ne oluyor ne bitiyor takip halindeyiz bildiğiniz üzere. Bu takip ettiğim organizasyonlarda gördüğüm şu ki bu ülkenin önemine inanmış ve yatırım yapmış markalar cirolarını inanılmaz boyutta katlamışlar. Biz hala ağlamaya devam!
Neyse o ya da bu milletten fark etmez ülkemiz üzerinde gerçekleştirilmiş yatırım sonuçta bu ülkenin ekonomisine katkıdır. Yabancı bir marka dahi olsa üretim esnasında sağladığı tedarik malları bu ülkenin insanının üretimidir. Ve hatta ülkemizde gerçekleşen bu yatırımlar bu tür tedarik hizmetlerinin gelişmesine ve ihracata yönelik de büyümesine olanak sağlamaktadır.
Ve hatta teknik bilgilerinin artmasına ve inovatif üretimlere daha yakın olmalarına da bir fırsattır.
Umuyorum başımızdaki idareciler ülkemizin müthiş değerlerinin farkına varıp, bu tür girişimleri desteklemek yönünde eksik kalmazlar.
Bildiğim kadarıyla devletin hem Ticaret Bakanlığı nezdinde teşvik ve destekleri ile ayrıca bölgesel olarak da sağlanan bir takım avantajlar söz konusu bu yatırımlar için. Bunlar olmalı! Ve bu vesileyle de dünya ticaretinin çeşitli nedenlerle kopmuş olan tedarik zincirine iyi bir alternatif olduğumuzu ilgili tüm ülkelere ve yatırımcılara göstermeliyiz.
Tabii bunu yaparken, altyapımızı ve lojistik ihtiyaçlarımıza yönelik her türlü çabayı güçlendirerek.
Günümüzün en kıymetli unsurunun zaman olduğu gerçeğini göz ardı etmezsek bu konulara belki daha rasyonel ve etkili yaklaşma durumumuz olabilir.
Neden mi buna getirdim lafı; çünkü sınır kapılarımızın içler açısı durumu yüzünden. Bırakın lojistikçimizin yurt dışında yaşadığı mağduriyetleri, kapıdan bile çıkamıyorlar ki! Günlerce inanılmaz zor şartlarda, kilometrelerce uzamış kuyruklarda ya da koşulları gerçekten berbat olan araç parklarında bekliyorlar.
Ülkemize yatırım yapsınlar, üretsinler, biz de üretelim. Yeni ve yenilikçi yaklaşımlarla kendimizi geliştirelim. Sanayide dünyanın alışveriş merkezi olalım. Olalım da… Malı gönderemedikten, günlerce beklettikten, taahhütleri yerine getirmedikten sonra nasıl olacak bu!
Ya işte konu nerden başladı nerede sonlandı!
İlgililer binin bir kamyona gidin bakalım bir Avrupa ya da Asya ’yada herhangi bir ülkeye… Merak ediyorum izlenimlerinizi ve yolculuk sonrası -artık ne zaman sonlanırsa- değerlendirmelerinizi.
Üretmek, satmak ve ulaştırmak… Bu üçlü sacayağı sağlamsa bu iş olur! Yoksa havanda su dövmeye devam!