İkisi de… Ancak arada çok büyük bir ayrım var. Afet önlenemez doğa olaylarını ifade ederken felaket insan unsurunun da işin içinde olduğu büyük acıların oluşması halini anlatıyor.
Bazı afetleri önlemenin ya da önceden tespit etmenin yollarını insanoğlu bilimin desteğiyle bulmuşken bazıları ise hala önlenemez bir şekilde gerçekleşmeye devam ediyor.
İşte tam da bu anda insan aklı devreye giriyor ki o önlenemez afet büyük bir felakete dönüşmesin!
Ancak ne yazık ki ve ne acı ki bu afetleri sürekli yaşayan ve yaşamak durumunda olan (Bu noktada coğrafi yapı, fay hatları vs gibi konulara girmeyi anlamsız buluyorum.) bir ülkenin insanları olarak; birçok açıdan hala aklıselim davranışlar sergileyemiyoruz!
Tek bir merci tek bir kurum tek bir insan sorumludur demenin imkânsız olduğu bu felaket sürecinde, en tepeden en uca kadar herkesin ve kurumun büyük küçük sorumluluğu ve maalesef suistimali söz konusu.
Ama en büyük suçlu kim derseniz; eğitimi yetersiz kılan, felakete davetiye çıkaran uygulamaları gündeme getirip âdeta bunları vatandaşın avantajına gibi sunan, yetkilendirmeyi ve sorumluluğu yanlış kişilere ve kurumlara devreden, göz yuman, görmezden gelen, günü kurtarmanın peşinde olan, kişisel menfaatlerini her şeyin, öncelikle insan hayatının önünde tutan kim ise; “o” ya da onlardır.
Ve ne acıdır ki bu sürekli kendini tekrarlayan bir kâbus gibi her yanımızı kaplamış durumda. Kurtulmak imkânsız demek insanımıza, geçmişimize, değerlerimize haksızlık olur. İşte tam bu nedenle üstümüzdeki ölü toprağını atıp silkelenmek ve kendimize yeni bir yol haritası çizmek durumundayız.
Bu yol doğrunun, dürüstlüğün, liyakatın ve aklın yolu olmalı.
Bu yol en başta insanımıza değer vermenin yolu olmalı.
Bu yol unutmanın, vazgeçmenin değil her an hatırlamanın ve çabalamanın yolu olmalı.
Bu yol korku ve endişenin değil geleceğe güvenle bakmanın yolu olmalı.
Umut ediyorum ve diliyorum ki hepimiz bu yaşadığımız büyük acıları asla ve asla unutmadan yarınımızı tekrar inşa edeceğiz. Birey olarak üstümüze düşen ne ise onu yapacağız. Yaşanan felaketlerde tek yürek olmanın ötesinde felaket yaşamamak için de tek yürek olacağız.
“Felâketlerin başlıca kaynağı, ölçüsüz arzularımızdır.” demiş Diyojen…
Bu sözün üstüne başka bir şey yazamayacağım.
Hepimizin başı sağolsun.