Doğrusunu söylemek gerekirse, 15 Mayıs sabahından bu yana pek çoğumuzun ruh halinin yerinde olmadığı açık. Buna doğal olarak ben de dahilim. Bilgisayarı açıp birkaç satırı sayfaya dökmek bir türlü içimden geçmedi.
Sonrasında arkadaşlarımdan uyarı geldi. Küskünlüğe, vazgeçmeye yer yok, devam etmek zorundasın dediler. Tamam, küsmüyorum, bazı gözlemlerimi paylaşmak için tekrar bilgisayarımın başındayım.
Önce seçim gününden bir tanıklık ettiğim iki küçük gözlem.
Oy verdiğim ve müşahit olarak görev yaptığım sandık, bir ilkokulun 4. katındaydı. Yaş kemale erdiği için asansör kullanmama müsamaha gösterdiler. Karadenizli yaşlıca bir hanım torunuyla birlikte benle aynı kata çıkmak üzere asansöre bindi. Belli ki kendi dünya görüşünü benle paylaşma arzusu içinde. Şimdi tam olarak hatırlamadığım Karadeniz şivesi ile: “Bizimkiler çalıştı yaptı, bunların derdi hazıra konup yemek!” ifadesini kullandı. Doğal olarak cevap vermek için zaman kısıtı nedeniyle baş sallayıp katta indim.
Seçim sonuçlandı, oy sayımına geçildi. Bütün okulda Erdoğan/Kılıçdaroğlu oy oranı yüzde 55’e 45 Erdoğan lehineydi. Bu oranları gören AKP gözlemcisi: “Tebrik ederim, kazandınız” dedi ve ekledi: “bu ekonominin içinden çıkamayacağı için Kemal Bey kaçacak delik arar!” Kemal Bey’in kaçacak delik aramasını bir yana bırakıp: “Hayrola neden kazandık?” diye sorunca, “Önceki seçimlerde bu oran yüzde 87’ye 13 çıkardı, burası Erdoğan’ın eski mahallesi” dedi. Sonuçta umutlanmak, enseyi karartmamak için bu açıklamanın önemli bir veri olduğunu düşünüyorum.
Gelelim 28 Mayıs seçimine.
Erdoğan kazanır, Kılıçdaroğlu kaybederse ne olur?
Galiba kaçacak deliği arayan Erdoğan olur.
Birinci tur öncesi yapılan kamuoyu anketlerinde Kılıçdaroğlu önde gösterilince Türk CDS puanı, diğer ifadesiyle ülkemizin borçlanma riski 500 puanın altına gerilemişti ama seçim sonuçlarında Erdoğan önde çıkınca 700 puanın üstüne çıktı. Diğer ifadesi ile bundan önceki pek çok yazımda da belirttiğim gibi Erdoğan’ın ekonomi yönetimine ve dış politikasına duyulan güvensizlik tavan yaptı. Eğer Erdoğan tekrar seçilirse bu güven eksikliği nedeniyle ekonomimizin daha da kötü hale gelmesi ve iflas noktasına sürüklenmemiz kaçınılmaz olabilir.
Erdoğan beceriklidir, bir çıkış yolu bulur diyenlerdenseniz, ne yazık ki meşru kabul edilen yollarla pek bir çıkış gözükmüyor. Gayrı meşru mu dediniz? Zaten gri listede olan ülkemizin kara listeye alınmasını düşünmek bile istemiyorum.
Peki Kılıçdaroğlu nasıl kazanabilir?
Öncelikle Oğan’a giden oylar meselesi var. Bu yazı yazılırken Oğan henüz kararını açıklamamış, Ata ittifakı da ittifakın sonlandığını beyan etmişti. Açıklama ne olursa olsun, Oğan’a giden oylar konsolide değil. Dolayısı ile Oğan’ın hareket tarzına göre seçimin adaylardan birinin ya da diğerinin lehine sonuçlanacağı söylenemez. Bu durumda esas belirleyici olacak olan, birinci turdaki geçersiz oylar ve seçime katılma zahmeti göstermeyenler. Oylar ne kadar doğru kullanılırsa ve katılım ne kadar yükseltilebilirse Kılıçdaroğlu’nun şansı o kadar artar.
Son olarak özellikle İstanbul ve Ankara Belediye seçimleriyle son seçimde alınan oylar karşılaştırıldığında, bu iki büyük şehirde özel bir çalışmanın yapılması gerektiği de ortadadır.
Bir de Kılıçdaroğlu’nun söylem değişikliğine dikkat etmek gerekir.
Doğrusu seküler milliyetçi oyları çekmeye yarayacağı düşünülen bu söylemin Kürt oylarını kaybettirme riski var. Bu söylemin hafifletilmesi için AB tam üyeliğinin esas hedef olacağı tekrar tekrar söylenmeli. Eğer hedef AB tam üyeliği ise, 1993 Kopenhag siyasi kriterlerinin olmazsa olmazlarından bir tanesi hukukun üstünlüğüne saygı, bu saygının ayrılmaz parçası da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına iç hukukun üstünde yer vermektir. Dolayısı ile Demirtaş ve Kavala’nın tutukluluk halleri kendiliğinden son bulacaktır.
Umarım haftaya Pazartesi ensemiz fazla kararmaz.
Umutla kalın…