MENÜ
İstanbul 13°
Kamyonum
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
seyit usta, römork, treyler, üst yapı,
RORO TAŞIMACILIĞINDAKİ SÜRECİN TÜRK NAKLİYESİNE ETKİSİ NE OLACAK?
Nuray PEKCAN
YAZARLAR
10 Ocak 2019 Perşembe

RORO TAŞIMACILIĞINDAKİ SÜRECİN TÜRK NAKLİYESİNE ETKİSİ NE OLACAK?

CEVAP BEKLEYEN SORULAR

1994 yılında 48 Türk nakliyecisi bir araya gelerek, Türkiye’den Avrupa’ya (İtalya’nın Trieste Limanı’na), denizyoluyla yük taşımacılığı yapmak amacıyla UND Ro-Ro’yu kurar.

Bu oluşum yıllar içerisinde intermodal taşımacılık bağlamında birçok yeni girişimin de ilk adımı olur.

Amaç Avrupa karayolu hattı üzerinde yaşanan sıkıntıların nakliyecinin işlerini sekteye uğratmasının önüne geçebilmek için alternatif bir çözüm oluşturmaktır.

Ve yıllar içerisinde bu çözüm birçok açıdan uluslararası lojistik performansının artmasına da vesile olur.

Peki bugün gelinen noktada durum nedir?

Günümüzde Ro-Ro taşımacılığı % 76 oranında Türk limanları ile Avrupa limanları arasında gerçekleşiyor. Ancak bu derece önemli bir paya sahip olan güzergâh; zamanla yabancıların işletmesine devrolmuştur. UN Ro-Ro tamamen ticari bir oluşum olarak değerlendirilerek, yıllar içerisinde satışlarla birkaç kez el değiştirmesinin sonucunda bugün Danimarkalı bir şirketin (DFDS) işletmesinde faaliyet göstermektedir… Ve Türk nakliyecilerinin tercih edebileceği başka bir alternatif de (Çeşme-Trieste üzerinde çalışan Ulusoy Denizcilik dışında) yoktur! Ayrıca liman işletmelerinde de benzer bir süreç yaşanmaktadır.

Yine aynı yabancı firma (DFDS); Trieste, Lavrio ve Sete Limanlarına Ro Ro seferleri düzenleyen Ekol Lojistik ile bir anlaşma yaparak, ro ro seferleri ve Yalova Ro Ro Terminali’nin kullanımı hakkında söz sahibi olmuştur.

Yani özetle suyun başını artık tamamen yabancılar tutar oldu! Onlar ne derse o olur! Fiyat, güzergâh, süre, çalışma şekli bu tarafın elinde. Uymak zorunda mıyız, zorundayız. Çünkü başka bir alternatif maalesef yok!

Diğer taraftan Türk nakliyesinin içinde bulunduğu duruma baktığınızda; yaşanan ekonomik darboğazlar “Şunu devir edecek birilerini bulalım da kurtulalım” mantığını ön plana çıkarmaktadır. Bu da yabancı firmalara, “Batan geminin malları bunlar… Kapışın” dercesine büyük bir fırsatın ilk hediyeleridir. Büyük fırsat ise gelecekte lojistik manada gittikçe önemi artacak Türkiye’nin, sahip olduğu bu büyük potansiyeli kapma imkânıdır.

Sonuç olarak, ekonominin can simidi ihracat ve ihracat denince uluslararası nakliye… Firmalar, limanlar, gemiler sırasıyla yabancıların eline geçiyorsa gelecek için ne düşünmek gerekir. Cevap nedir?

Ekonominin dalgalı seyrettiği bu günlerde; doların istikrarsız durumu ve ithalata ilişkin taşımaların azalması nedeniyle uluslararası nakliyecinin dönüş yükü olmadan boş dönmek zorunda kaldığı da ayrıca bilinen bir gerçek.

Sektörün sivil toplum kuruluşu UND bu konuları nasıl değerlendiriyor? Üstlenmeyi düşündüğü, sektörün geleceği açısından, bir misyon var mıdır? Peki, Türk nakliyecisini korumak adına devlet bir görev üstlenir mi?

Yukarıda da bahsettiğim gibi bu konu gündemimizdeki en önemli konulardan biri. İlerleyen günlerde konuyu taraflarıyla daha detaylı irdelemeye devam edeceğiz.

Nakliye sektörünün her geçen gün kan kaybettiği bu günlerde ulusal değerlerin korunması adına herkesin elini bir miktar taşın altına sokması gerek diye düşünmekteyim. “Ben işimi hallediyim, günü kurtarayım” demek, gelecekte bizim de içimizde olduğumuz bir hüsranın ilk adımları olabilir.

Çok iyi düşünüp birlik ve beraberlik anlayışıyla konulara yaklaşmak gerekir diyorum.

Siz ne dersiniz?

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Kamyonum