Bütün sektörlerde olduğu gibi, taşımacılık sektöründe de hızlı bir şekilde yabancı işletmeler hâkim olmak istemektedir. Defalarca bu köşemde yazdıklarımdan ötürü keşke haklı çıkmasaydım. Ama maalesef bütün işaretler Türkiye karayolu taşımacılığının hızlı bir şekilde zayıfladığını göstermektedir.
Bu konuda en büyük etken ülkemizin kendi taşıma aracının olmaması. Bunun yanında aracın yedek parça ve diğer girdilerinin tamamına yakınının ithal olması, ithal olmasının yanında da uluslararası kartellerin hâkim olması. Bu durum İçerideki sermaye operasyonlarını kolaylaştırarak bu kartellerin talepleri doğrultusunda bir yapılanmaya gidildiği net bir şekilde görülmektedir.
Bu anlamda bir birim araç yani çekici ve dorsesi, bugünkü fiyatlarla yaklaşık bir milyon TL. Bütün araç markaları üç aşağı beş yukarı aynı fiyat bandında seyretmektedir. Malum ticari araçlarda devletimizin aldığı ÖTV oranı çok düşük olmasına rağmen, fiyatlar gene de aynı bantta seyretmektedir. Oysa kartelleşmenin rekabet kurallarına uymadığını herkes söylüyor, ancak gerekeni yapan da maalesef yok. Herkesin hatırladığı gibi ülkemizde sadece patenti bize ait olmayan, diğer bütün aksamlarıyla yerlileşmiş bir markamız vardı. Maalesef onu da büyük bir maharetle çökerttik. Şu anda üretime başlayan bu marka da yukarıda saydığımız kartellerin fiyatına yakın bir fiyat vermektedir. Sormak istiyorum hangi bireysel taşımacı bir milyon TL ödeyip bugünkü koşullarda taşıma yapıp taksitlerini ödeyebilir? Bir beyin egzersizi yapalım, diyelim ki %30’unu ödediniz. Geriye kalan 700.000,00 TL ‘yi 24 ay taksitle ve %1,54 faizle aldığınızda ödeyeceğiniz para ; 873.013,84 TL, AYLIK TAKSİDİ; 36.375,58 TL. Bu, hepinizin bildiği gibi imkânsıza yakın bir durum. Burada da anlaşılacağı üzere bundan sonraki 20 yıl içerisinde ya taşıma filomuz hızlı bir şekilde yaşlanacak ya da sektördeki aktörler yer değiştirecek.
Saygı değer okuyucularım, benim anladığım, hissettiğim ve bildiğim kadarıyla istenilen; sektördeki aktörlerin yer değiştirmesi. Bireyselliğin tamamen bitirilmesi, yerine kurumsallaşma adı altında uluslararası taşıma kartellerinin sektörümüze hâkim olmaları. Bunu defalardır yazıyorum. Nedenine gelince daha önceki yazılarımda da altını çizerek anlatmaya çalıştığım, ülkemiz karayolu taşımacılığı bu denli bir operasyona maruz kalırsa ve başarılırsa, karayolu taşımacılığımız tamamen çökecektir. Ülkemiz %94 oranında karayolunu kullanmaktadır. Bu durum denize uzak olan kobilerin tamamına yakının ya deniz kenarına taşınması ya da kapanması anlamına gelir. Maalesef bugüne kadar sesimizi duyan da olmadı.
Kartelleri anladık da bireysel kamyonlarımızın örgütlendiği, motorlu taşıt kooperatifleri, Türkiye şoförler federasyonu ve ticaret odası, ya işin vahametinin farkında değiller ya da bilerek veya bilmeyerek, yabancı kartellerin nasıl yaşayacağına ve büyüyeceğine çalışmaktadırlar. Her gün eriyen sektörün başında bulunup hiçbir şey olmamış gibi, hatta umut aşılayarak yaşamanın adını koymakta zorlanıyorum. Defalarca sektörü bir araya getirmek istedik, fakat sektörün başında olduğunu zanneden aktörler engel oldular. Sonuçta kendileri yapsınlar istedik maalesef kendilerinin de hiçbir şey yapmadıkları ortadadır. Umarım çok geç olmadan sektör uyanır, gerekeni yapar, kendisini de ülkesini de düze çıkarır.
NİZAMETTİN KARADAĞ
Sayfa başına git
