MENÜ
İstanbul 16°
Kamyonum
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
seyit usta, römork, treyler, üst yapı,
Mayınlı Denizde Dış Politika
Dr. Can Baydarol
YAZARLAR
31 Mart 2022 Perşembe

Mayınlı Denizde Dış Politika

Kıyılarımıza vurmaya başlayan mayınlar kimin eseridir bilinmez ama yakında Üsküdar-Beşiktaş motoruna binmekten bile korkacağımızı anlıyoruz. Ukrayna’nın Odesa açıklarına döşediği mayınlar mı? yoksa Milli Savunma Bakanımızı bile şüpheye düşüren bir bilinmeyen elin denize saldığı mayınlar mı? Bilemeyiz, ama tehlike kıyılarımızda.

Bu şüphelerle dolu günlerin ardından, Rusya ile Ukrayna heyetlerini bir araya getiren 4üncü tur müzakereler İstanbul’da gerçekleşti. Belki pek yol alınamadı ama belirgin bir yumuşama havası hissedildi. Tarafların bazı konularda anlaştıkları, hatta Zelinsky’nin Moskova’ya NATO üyesi olmama taahhüdünü yazılı olarak ilettiği anlaşıldı. Buna karşılık Moskova’nın da Ukrayna’nın AB tam üyeliğine karşı çıkmayacağı da vurgulandı. Bunlar anlatılırken, Rusya Savunma Bakanlığı’nın Kiev ve çevresindeki çatışma gücünü hafifleteceği açıklaması da geldi. Diğer ifadesi ile arzu edilen ateşkes sağlanmamış olsa bile, insani koridorların açılması ve çatışma dozunun azaltılması iyi haber olarak kaydedildi.

Peki bütün bu olup bitenin içinde bizi ilgilendiren ana konular ne?

Öncelikle Ukrayna heyetinin yaptığı açıklamalar içinde, Türkiye dahil olmak üzere bazı önemli ülkelerin Ukrayna için garantör ülke olması vurgusu. Hatta Türkiye’nin bu garantörlük kapsamında Ukrayna’da asker bulundurabileceğinin altının çizilmesi.

Şu an için garantörlüğün içeriğini bilemediğimiz için haddini aşan bir yorum yapmak istemiyorum. Ancak bu senaryonun oldukça tehlikeli olduğunu da kayda geçmek gerekir. Amacının ötesinde bir garantörlük, olasılığı çok yüksek yeni bir Rusya Ukrayna çatışmasında kendimizi savaşın tam ortasında bulunma riskini beraberinde getirebilir. Hele bazı yorumcuların işaret ettiği gibi söz konusu garantörlük NATO Antlaşması’nın 5. Maddesinden esinlenilerek düzenlenecekse (birimize yapılacak saldırı hepimize yapılmış olarak kabul edilir ve hep birlikte karşılık verilir), bir kez değil, çok kere düşünmek gerekir.

Öte yandan bu durumu Ukrayna’nın AB üyeliğine Rusya’nın karşı çıkmaması olgusu ile de birlikte değerlendirmekte yarar var.

Daha önceki yazılarımda anlatmaya çalıştığım gibi, bu savaşın NATO’nun yeniden doğuşunu ya da konsolidasyonunu pekiştirdiği düşüncesinde değilim. Aksine Atlantik ötesi büyük ağabeyin hesapsız girişimleri kıta Avrupası’nı 2. Dünya Savaşı’ndan bugüne ilk kez güvenlik endişeleri ile baş başa getirdi. Putin’in talepleri ve hesap dışı ruh hali, nükleer savaş tehdidi, daha önce Fransa’nın açıkladığı muazzam savunma bütçesine Almanya’nın da 100 milyar Euro’luk savunma bütçesi eklemesine neden oldu. Diğer ifadesi ile şu sıralarda AB koridorlarında yeni Avrupa savunma mimarisinin nasıl şekillendirileceği tartışılıyor.

Peki bu tartışmalar kapsamında Türkiyesiz, daha açık söyleyelim, “Mehmetçik”siz bir Avrupa savunma mimarisi olabilir mi? Garantörlük kapsamında ve AB tam üyesi olmuş bir Ukrayna’nın topraklarında yer alacak Türkiye’nin konumu nasıl şekillendirilebilir? Bu ihtimalleri hesaplayan Rusya böyle bir Ukrayna AB tam üyeliğine ne kadar göz yumabilir. Aklımıza rahmetli Demirel’in zamanında söylediği, “eğer Türkiye bir gün AB’ye tam üye olacaksa, ancak Ukrayna ile birlikte olabilir!” sözü geliyor. Önümüzdeki günler bir çok faktörün birlikte dikkate alınacağı bir dizi gelişmeye fazlasıyla açık.

Bütün bunlar olup biterken, daha doğru ifadesi ile gelişirken, Biden’ın bir girişiminin Alman engeline takıldığına da dikkat çekmek gerekiyor. Son NATO zirvesinde Biden’ın Rus doğal gazına kısıtlama getirme çağrısı Almanya tarafından reddedildi. “Korkmayın, ambargo uygulayın, biz size gemilerle sıvılaştırılmış gaz temin ederiz” mealindeki yaklaşımın maliyeti hesaplandığında Almanların neden Rusya’ya karşı böyle bir ambargo uygulamaktan kaçındığı açık. Ancak aynı Almanya ve diğer AB ülkelerinin enerji kaynaklarını çeşitlendirerek, giderek güvenilir olmaktan uzaklaşan Rusya bağımlılığından da kurtulmak istedikleri de ortada. Bu durum da Türkiye’nin güneyindeki ve doğusundaki enerji kaynaklarının daha fazla devreye sokulmasındaki merkezi rolünün artmasına yol açıyor.

Süreci izlemeye devam edeceğiz…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Kamyonum